Yusuf Ferhat – Tunceli, Türkey

YUSUF FERHAT

BİOGRAPHY

YUSUF FERHAT

I was born in Tunceli (Türkey)
I am a retired civil servant
I met with a poem when ı was a student
I wrote 3 poem book
My poem were published in Turkey’s leading magazines.
My poetry will be
Translated into Spanish in İstanbul Benidrom 2020
One of my poetry was published in Persia translated into Farisi.
On of my poetry was published the magazine
Called Azahar Revista poetica by translating Spanish .
Five of my poem vere published in Serbian anda Russian
Three of my poem were published in Belgium in the magazine which is
Called Atunis Galaxy poetry ı am member of Bursa art magazine
I live in Bursa / Türkey
I continueu to write and produce.

SENİ DÜŞÜNÜYORUM


Seni düşünüyorum
Yıkık bir limanın ölü denizinde
Omuzlarıma çöken yalnızlıkla
Hayalimden şehrinin sokaklarını arşınlıyorum
Şimdi tıka basa sensizlik içim
Bol acılı bir ayrılık ıslık çalıyor
Kentin göğünde…

Ölü bir iklimsizlik uzanıyor fikrimin çölünde
Penceremin pervazında titriyor ay
Sokaklar karanlığını kuşanmıştı çoktan
Dışarıda yokluğunu adımlıyor gece
İçimde umut sarartan …

Gün bitiyor
Heybeme bir sensizlik daha bırakıyorum
En kederlisinden
İçine yolculuk yapıyorum uzaklığın
Yıkılmış hayaller düşüyor önüme birer birer
Kızıl bir yalnızlığa gömülüyorum
En boğumlu yerinden…

SEN GÜLÜŞÜN GAMZESİ

Sen gülüşün gamzesi

Sen sevincin dudağısın.

Gel beni yeni zamanlara götür

Bir kuş kondur omzuma ,

Kanadında sevda.

Bir sevinç çığlığı dökülsün dudaklarımdan

Bayram olsun iki yakada…

Gel özlemini oturt başucuma

Gel ki çiçeklensin yokluğunun bozkırları

Aydınlansın şehrimin karanlığı

Bir öpücük kondur sol yanağıma

Sen; dağ ceylanı ürkekliğim

Sen; yalnızlığımın yalın ayağı

Sende akayım nehrin en coşkununu

Sen ; sensizliğimin derin kuyusu

Sen; özlemimin yanık ağzısın…

Gel tenini karanlığıma sür

Coşsun içimdeki çılgın akarsu …

SESİNİ YUTUYOR SOKAK

Sabahın gözü seğiriyor

Voltası kesmiş sesini avlunun.

Ayrılık örgütleniyor uzaklığın yamaçlarında

Acının kamburuna yatan zaman

Kaygı yüklü vagonlar geçiyor,

Umudun kırık raylarında…

Günün gözleri çapaklı

Suratını eskitmiş sabah.

Koşar adımlar çoğalıyor yollarda

Üstü başı güz kokuyor şehrin

Esrik bir yalnızlık üşüyor kaldırım taşında…

Karanlık damlıyor gecenin ıslak bakışlarından

Sesini yutuyor sokak.

İstasyonda kısık sesli vedalar

Ötüşünü tavan arasına katlamış serçe kuşu

Ay buluta sarılmış kıskıvrak…

ÇERÇEVESİZ AKŞAMLAR

Şafağı tekmeliyor sabah

Hayat akıyor yollarda,

Uzun, ince.

Penceremde; uçmayı örgütleyen yavru kuş

Odamda siyah beyaz düşünce…

İşte şu yıkık verandam

İşte eskimiş saçak.

Duvar dibinde yalnızlığı kemiren endişe

Mısralar uçuşuyor ezginin göğünde,

Kanadını kırarak…

Çerçevesiz akşamlar asılmış kentin duvarlarına

Uçuk dudaklı güne evriliyor zaman.

Kırlarda baharın ayak sesleri

Balkonda bir kadın ;

Yağmur kokusunu banıyor soluğuna

Düşleri yavan…

BİR LEKE GİBİ DURUYOR GÜN

Dışarıda fırtına

İçimde; devrilen çınarlar.

Avluda üşüyen yalnızlığım

Başımı dayıyorum sessizliğin göğsüne

Kapı önlerinde;

Günün desenine hüzün dokuyan kadınlar…

Şehrin dilsiz duvarlarını yürüdüm

Zaman ; gömleğini yırtıyordu akşamın.

Günün tenine yapışan kaygının elleri

Aklımda düş söküğü hazan

Gıcırtısının sesi kısılmış kapıların…

Bir leke gibi duruyor gün

Tepemde dumanlı bir gökyüzü

Aydınlık biçiyor karanlığın bıçkın elleri

Sokaklar tekinsiz

Gecenin avuçlarında soğuğun titreyen yüzü…

Leave a Reply

Ваша адреса е-поште неће бити објављена. Неопходна поља су означена *